1 Mart 2010 Pazartesi

Beyaz Tavşanı İzle


"Lütfen söyler misin bana, burada ne yana gidebilirim?"

"Bu, gitmek istediğin yere bağlı," dedi Kedi.

"Neresi olursa olsun, önemi yok," dedi Alice.

"O zaman ne yana gitsen olur," dedi Kedi.

Alice, sözünü açıklamak amacıyla, "Yeter ki bir yere varayım," diye ekledi.

"Tabii varırsın," dedi Kedi, "yürümekten yılmazsan, bir yere varırsın elbet."

Alice, bu doğruya karşı çıkılamayacağını sezdi, başka bir soru denedi:

"Buralarda nasıl insanlar oturuyor?"

Kedi sağ patisiyle bir yuvarlak çizerek, "Şurada," dedi, "bir Şapkacı oturur, şurada da," öbür patisini salladı, "bir Mart Tavşanı. Hangisine istersen git; ikisi de delidir."

"Ben deliler arasında ne yapayım?" dedi Alice.

"Başka çaren yok ki," dedi Kedi, "hepimiz deliyiz burada..."

(Alice Harikalar Ülkesinde - Lewis Carroll. Çeviren: Tomris Uyar. Can Yayınları, 1992.)



Klasiklerin çizgi romanlara, romanların hızla filmlere dönüştüğü, ilgi gören filmlerin ardından hikayenin arka planını geliştiren romanlarının yazıldığı bir dünyada -evet, James Cameron Avatar'ın romanı için hazırlıkları başlatmış- artık anlatılanın formatının özle bir sayılmadığı söylenebilir. Dante'nin Inferno'su bilgisayar oyununa dönüşür, Mary Shelley'nin Frankenstein'ı canavar bir çizgi roman olarak karşımıza çıkarken; teknolojinin nimetlerinin bireyin hayalgücünü emekli ettiği ve oyun dışı bıraktığı söylenebilir.

Raskolnikof rengarenk çizimlerle, Uşaklıgil karakterleri ellerinde iPhone'lar enselerinde RTÜK'ün yasakçı zihniyetiyle, Frodo Baggins Elijah Wood çehresiyle karşımızda şimdi; simülasyon topraklarına hoşgeldiniz; tüm senaryolar gerçek ya da sanal olarak önceden vuku bulduklarında tüm bunları yeniden oynamaktan başka bir şey gelmez elimizden.* Fraktal dağılma çağında sürprizlere yer yok.

"Dünya çılgın bir seyir aldığına göre biz de dünyaya ilişkin çılgın bir bakış açısı edinmeliyiz," diyor Baudrillard. Peki ya bu, nasıl olacak?

Bu hafta Tim Burton'ın Johnny Depp'i bu kez Deli Şapkacı kılığına soktuğu Alice Harikalar Ülkesinde vizyonlara girecek. Okuduğum kadarıyla film Alice Harikalar Ülkesinde ve Aynanın İçinden'in bir senteziymiş. Çıkış noktası: Yetişkin Alice bir partiye gider, bazı ilaçlar alır, hayaller görmeye başlar vs. vs. Tim Burton yorumunu merak etmekle beraber, kendi imgelemimdeki Alice'i hiçbir şeyle değişmek niyetinde değilim. Kıyaslamaktan değil; aksine, kıyasa mahal olmadığından.


İnsanlar akıllı makineler yaratıyor ya da düşlüyorlarsa gizliden gizliye kendi akıllarından umudu kestiklerinden ya da dehşet verici ve gereksiz bir aklın ağırlığı altında ezildiklerindendir: O zaman bu akılla oynayabilmek ve eğlenebilmek için aklı makinelere hapsederler. İktidarı politikacılara bırakmanın bize her türlü iktidar isteğine gülme olanağı tanıması gibi bu aklı makinelere emanet etmek de bizi her türlü bilme iddiasından kurtarır.


İnsanlar özgün ve dahi makineler düşlüyorlarsa, kendi özgünlüklerinden umut kestikleri ya da bundan vazgeçip üçüncü şahıs olan makineler aracılığıyla bu özgünlükten yararlanmayı yeğledikleri içindir. Çünkü bu makinelerin sunduğu şey düşüncenin gösterisidir; insanlar da makineleri kullanarak kendilerini düşüncenin kendisinden çok düşüncenin gösterisine verirler. (Kötülüğün Şeffaflığı - Jean Baudrillard. Çeviren: Işık Ergüden. Ayrıntı Yayınları, 1993.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder