28 Nisan 2010 Çarşamba

Ne yaptığım fark etmiyor...


Geçtiğimiz yıl Nick Cave'in Bunny Munro'nun Ölümü romanını yayınladık, biliyorsunuz. Bunny Munro'nun Ölümü, bugünlerde İngiltere'de yeni bir baskı ile (farklı bir ebat ve kapakla) okurla buluşmak üzere hazırlanıyor. Cave, BBC Radio 4 söyleşisinde romanın temelindeki baba-oğul ilişkisini vurguluyor; yeni baskıda kapağın da kitabın bu yönünün altın çizecek şekilde tasarlanmış olduğunu belirtelim.

Bu sarhoş ve bencil karaktere sempati duymamızı istiyor musunuz?

Okurun bir noktada tanıdığını hissedeceği bir karakter yaratmak istedim. Bunu başardıysam karaktere sempati duyulmaması imkansız. Anlayış sanırım kastettiğim. Bu yüzden de Bunny’yi sık sık oğlunun gözlerinden görüyoruz. Bunny Junior 9 yaşında ve babasına tapıyor, o yaştaki pek çok erkek çocuğun yaptığı gibi. Bunny’nin neler yaptığını bizler görüyor olsak da onu izlediğimiz farklı bir açı mevcut hep oğlu sayesinde.

Bunny Munro Brighton’da yaşayan bir seyyar satıcı, güzellik ürünleri satıyor. Siz de Brighton’da yaşıyorsunuz - bir Bunny Munro tanıyor musunuz? Tanıdık bir karakter mi bu?


John Hillcoat’la beraber 1970’lerde seyyar satıcılar hakkında bir belgesel izledik – kadın düşkünlüğü, alkol, tüm bu meseleler… John bu karakterlerin bir kısmıyla görüşmeler de yaptı aslında. Ama bu materyaller 1970’lere aitti, bizim karakterimiz güncel elbette.

Kitap baba-oğul ilişkisini konu alıyor. Bunny Junior babasının ayağına dolaşıyor neredeyse. Kitabı çocuğun gözünden yazdığınızı söyleyebilir miyiz?

Çoğunlukla. Oğlan olan bitenden habersiz, babasıyla geziyor ama evlerde olanları bilmiyor. Böylesi bir canavarı yaratmak için ilginç bir mekanizma oldu Bunny Junior.

Daha önce babanızın edebiyatı en yüksek sanat formu olarak gördüğünü ve ilk romanınızı onun için yazdığınızı söylemiştiniz. Bu romanda Bunny Junior karakteri sizden izler taşıyor mu?

Babam Rock and Roll’a fazla değer vermezdi. Onda büyük bir hayal kırıklığı yaratmış olmalıyım. Beni oturtup bütün klasikleri zorla okuturdu, evet, ama onun yanında olmaktan da zevk alırdım aslında.

Bir romancı olarak oğluyla gurur duyar mıydı peki?


Bu kitabı sever miydi bilmiyorum.

Yaşam tarzınız hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne derler biliyorsunuz, yazarlar ümitsizlik içinde yazarlar çoğu zaman. Aradan geçen yıllarda yaşam tarzınız geleneksele yaklaştı ama romanınızda ya da müziğinizde bunun izlerini görmüyoruz.

Bir noktada anladım ki ne yaptığım fark etmiyor, bana dair algı zaten oluşmuş. Yapabileceğim bir şey de yok bu konuda. Bu bir yandan can sıkıcı ama öte yandan da beni özgür kılan bir şey. Bu günlerde ne istersem onu yapabileceğimi hissediyorum. Başarılı olup olmaması fark etmeyecek benim için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder