7 Nisan 2010 Çarşamba

Sahip çık!

Nisan ayı; yağmurları, erken erken inmeye niyeti olmayan akşamları, serin rüzgarları ve tomurcuklanan ağaçları da aldı, geldi. İstanbul'da yaşayanlar için, nisanın film festivali ayı olduğunu da unutmayalım. Her ne kadar Emek Sineması'ndan yoksun da olsa, festival festivaldir yine de. Kışın pasını geride bırakıp tazelendiğimiz bir mevsimde, ekran başından uzaklaşıp beyazperdenin karşısında düşlerimizi başkalarının düşleriyle kaynaştırdığımız bir zaman dilimi... Sinemanın önce AVM'lere ardından da bilgisayar ekranlarına indirgenmeye mahkum olduğunu, ilerleyen zaman ve teknoloji ile izleyicinin sinema salonlarından kopmasının engellenemeyeceğini iddia eden felaket tellallarına inat; yağmurda yürüyüp Beyoğlu'nda bir kahve içmenin, festivalin sürprizlerini keşfe çıkmanın tam da zamanı şimdi. Her şeye rağmen.

Sinema demişken; önceki gün teknolojinin bir başka nimeti google sağ olsun, Okuyucu (The Reader) Saatler(The Hours) ve Billy Elliot gibi filmlerden tanıdığımız Stephen Daldry'nin Jonathan Safran Foer'in Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın'ının beyazperde uyarlaması için yapımcılarla anlaştığı duyuldu. Senaryodan, Benjamin Button ve Forrest Gump projelerinin de ardındaki isim Eric Roth'un sorumlu olduğu söyleniyor. Projenin akıbeti bilinmez elbette, böylesi bir kitabın nasıl uyarlanabileceği de tartışılır. Amerika'da 11 Eylül'ü beyazperdeye taşımak için olayların üzerinden biraz zaman geçmesi gerektiği konuşulmuştu zaten. Bu blogda daha önceki bir yazıda Baudrillard'dan alıntı yapmış ve Dünya Ticaret Merkezi'ne yönelik saldırının bütçesinin 25 milyon dolar tuttuğunu ancak olayı konu alan Hollywood uyarlaması için 250 milyon dolarlık harcamanın öngörüldüğünü belirtmiştik, hatırlarsanız. Ama kurgu, gerçeklerden daha ilginç sanmayın sakın. Geçtiğimiz günlerde Internete sızan collateral murder adlı videoyu izlediyseniz, ABD askerlerinin Irak'ta omuzlarında kamera taşıyan gazetecileri silahlı oldukları düşüncesiyle nasıl vurduklarını görmüşsünüzdür. Gerçekler, kurguya pabuç bırakmayacak kadar tuhaf değil de, ne?

Gözlerinizi açık tutmanız; düşlerinize, şehrinize, sinemalarınıza ve hayatlarınıza sahip çıkmanız dileklerimizle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder