21 Nisan 2010 Çarşamba

Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü

Etgar Keret; blogumuzda daha önce de bahsettiğimiz, genç, yetenekli ve söyleyecek çok şeyi olan bir yazar. Yıldızı hızla yükselmekte olan Keret'in sesine aşina değilseniz eğer, Parantez'den çıkan Nimrod Çıldırışları adlı kitabını ve Samir El Youssef ile ortak projesi Gazze Blues'u okumanızı şiddetle tavsiye ederiz.

İlk sayısı geçtiğimiz ay yayınlanan yeni edebiyat dergisi Sıcak Nal'da Nil Pınar Arın, Gazze Blues'a yönelik kapsamlı bir eleştiri dosyası hazırlamış ve Keret'in yine büyük ilgiyle takip ettiğimiz dergilerden The Believer'la yaptığı söyleşinin bir kısmına yer vermiş. Arın, "Kuralsız bir dünyada dolaşırken bir tanıdığa rastlamak," gibi bir etki bıraktığını söylemiş Keret'in. Gerçekten de Keret'i okurken bir tanışıklık hissi uyanıyor insanda; sanki 10 senedir görüşmediğiniz ama beraberce pek çok badire atlattığınız bir grup arkadaşla olmadık bir yerlerde bir araya gelmişsiniz gibi bir his... Okuma tecrübesi kişiye özel elbette, haliyle tanımlamaya çalıştığım kişisel bir izlenim, yine de Arın'ın bahsettiği duyguya benzerlik taşıdığı kanısındayım.

Keret'in Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü adlı kitabını yine Avi Pardo'nun çevirisiyle önümüzdeki aylarda yayımlayacağız, şimdiden haber edelim.


“13 yıl boyunca her yıl Yediot Aharonot gazetesine festival öncesinde basılmak üzere bir öykü yolladım. Bu öyküyü (Sürpriz Yumurta) yolladığımda beni telefonla aradılar. “Etgar, öykülerini çok sevdiğimizi biliyorsun, ama bunu yayınlayabileceğimizi sanmıyoruz.” Onlara öyküyü saygısızca bulup bulmadıklarını sorduğumda aldığım yanıt: “Hayır, ama ıstırap hakkında yazmanın alışılagelmiş bir yolu vardır, oysa bu öykü... farklı.”

Keret’i çileden çıkaran da bu tavır zaten; insanların, özellikle de siyasetçilerin, yitim, elem ve İsrail belleği hakkında sadece kendi bildikleri gibi konuşulması gerektiğini düşünmeleri.

“En yakın arkadaşım askerde öldü, cenazesinde konuşan yarbay çok cesur bir asker olduğunu ve herkes tarafından sevildiğini söyledi. Halbuki ödleğin tekiydi, herkes ondan nefret ederdi. Benim bunu söylememde aşağılayıcı ya da saygısızca bir şey yok. Kimse bana en yakın arkadaşlarımı, büyükannemi ya da büyükbabamı nasıl özleyeceğimi söyleyemez. Bu ülkede bazen ahlâkla ilgisi olmayan ahlâki bir doğruculuk var."

"Hayatı istediğim gibi duyumsamaya hakkım var. Bana ait. Ben burada yaşıyor, burada hissediyor ve bunu saygıyla, sevgiyle söylüyorum."

(Söyleşi: Atira Winchester. Çeviri: Avi Pardo.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder