28 Şubat 2011 Pazartesi

"Olay Rusya'da geçiyor"

Geçtiğimiz hafta duyurduk, Etgar Keret !f'in davetlisi olarak İstanbul'a geldi, kısa öyküsü Kneller'in Mutlu Kampı'ndan beyazperdeye uyarlanmış olan Wristcutters (Bilekkesenler) filminin gösterimine katıldı ve Sundance danışmanları Bill Wheeler ile Wesley Strick'in de katıldığı bir senaryo yazım panelinde konuştu. Panele dışarıdan katılım da oldukça fazlaydı, konuşmacılar kendi senaryo yazma tekniklerine ve tecrübelerine değinerek fazla derinlemesine olmasa da ilginç bir sohbet yürüttüler. Haliyle bir şeyi yapmanın tek bir değil türlü yolu var; ortak bir noktada buluşmasalar da konuşmacıların hemen hepsi günlük hayattan, kulaklarına çalınan diyaloglardan, yolda yürürken gözlerine takılanlardan, yani hayatın kendisinden ilham aldıklarını ve ilham almaksızın yazmanın güçlüğünden bahsettiler. Keret, her zamanki gibi formundaydı ve esprili anektodlarıyla paneli tabiri caizse epey ısıttı. Zihnine asılı kalan imgeleri, tam olarak önem ve anlamlarını kestirememişken ancak yazarak çözümleyebildiğini ve şekillediğini anlatan Keret, otobüs durağında kolunun altında sıkıştırılmış bir gazete ile beklerken kahvesinden aldığı her yudumda gazetesi aşağı doğru kayan bir adam imgesi tarif etti ki sanıyorum ancak mahir bir hikaye anlatıcısı bu denli basit ve durağan bir resim karşısında hissettiği üzüntüyü böylesi bir ustalıkla dinleyenlerine aktarabilirdi... Keret'in henüz ülkemizde yayımlanmamış son hikaye kitabı Kapı Birden Çalındı'nın İsrail'de bir numaraya çıktığını ve çoksatanların piri sayılacak Dan Brown'u dahi alt ettiğini belirtelim bu arada; yeni Keret kitapları da yolda, öykünün ne kadar dinamik ve çarpıcı bir form olduğunu inatla yadsıyanları ikna etmek için sıra sıra raflara inecekler.

Hazırlıklarını sürdürdüğümüz bir diğer kitap, David Foster Wallace'dan İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler de yakında raflarda olacak... Çok sevdiğimiz Zadie Smith, İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler'i en favori kitapları arasında sayıyor ve şöyle diyor: "Wallace herkese göre değil. Ben insanların sevme biçimlerine dair birkaç şey biliyor olabilirim ama nefret, psikoz ve zalimliğe dair pek bir şey bildiğim söylenemez. Wallace iğrenç adamlara, iğrenç kadınlara ve onları üreten bu iğrenç kültüre dair mükemmel gözlemler yapıyor..." Gerçekten de üzerine bir bardak soğuk su içilmesi gereken bir metin İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler ve önümüzdeki ay karşınızda olacak.

İğrenç Adamlarla Kısa Görüşmeler'in bir beyazperde uyarlaması da mevcut. Sundance Film Festivali'nin 2009 resmi seçkisinde yer alan film, blog yazarınızın uyarlamalara karşı hassas olan bünyesine hafiften ters düşmüş olsa da metnin bir okuması olarak değerlendirildiğinde ilgiye şayan. Bu noktada bir parantez açalım ve Elif Batuman'ın New York Times için yazdığı From The Critical Impulse, The Growth of Literature'ın girişindeki Tolstoy anektoduyla bitirelim yazıyı - Batuman makalesine Tolstoy'un Anna Karenina hakkında görüşlerini bildiren eleştirmen Strakhov'a yazdığı bir mektuptan alıntıyla başlıyor: "Yorumunuz... doğrudur ama tamamı değil. Yani, sizin dedikleriniz doğrudur, ancak ifade ettikleriniz benim kastettiklerimin tamamını içermiyor. Söylenebilecek ve geçerlilik sahibi olacak şeylerden biri sadece. Romanda söylemek istediğim şeyleri kendim ifade edecek olsaydım, bu defa aynı romanı yeniden yazmam gerekirdi." Woody Allen'ın meşhur esprisi geliyor akla; hızlı okuma tekniği öğrendiğinden bahsedip ardından, "Savaş ve Barış'ı bu teknikle okudum. Olay Rusya'da geçiyor," diyerek lafı bağladığı... Her okuma kişiye özgüdür ve metinler, iyi ki de, biricik...

Yazının görselindeki çalışma, Paris St. Lazare tren istasyonu dışında yer alıyor ve heykeltıraş Arman'ın imzasını taşıyor - unutmamak gerek, durmuş saatler bile günde iki kere doğru zamanı gösteriyor. İyi haftalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder