21 Ekim 2011 Cuma

İçerik

Frankfurt Kitap Fuarı'ndan öncesinde ve sonrasında ince ince bahsettik, ancak konuya tam manasıyla giremedik sevgili okur. Blog yazarınız bir gün önce ne yediğini ne içtiğini bile güçlükle anımsadığından, şimdi bir hafta öncesine dönmekte haliyle güçlük çekiyor - ama bir deneyelim bakalım. Fuar, bu yıl önceki senelere kıyasla daha aklı başında, daha mütevazı bir çehreye sahipti sanki; önceki yıllarda ortalığı kasıp kavuran ticari kitapların hakimiyeti, yerini iyi kitap arayan, iyi kitap sorgulayan ziyaretçilere bırakmıştı; tantanadan az çok arınmış, içeriğe odaklı bir atmosfer hüküm sürmekteydi. Global ekonomide yaşanan resesyonlar sonrası hafif daralan ancak yine de ayaklanan sektör biraz daha derlenip toplanmış gibiydi; birkaç sene evvelinde büyük soru işaretleri yaratan e-kitap konulu gelişmelerin rayına oturarak pazar paylarının -en azından şimdilik- az çok belli olması, klasik yayıncılık sektörü aktörlerinin yüreklerine bir süreliğine su serpmiş gibiydi, öyle ki Amazon'un giderek büyüyen piyasa hakimiyeti dahi kimseleri öyle telaşa sarmış gibi görünmüyordu. Ticari yayıncılığa yönelik "balon" mevzu ve temalar da önceki senelere kıyasla sönük sayılacak ölçüdeydi - Vampir furyasının bitimi, ardından gelen kısa ömürlü kurt adam çılgınlığı, sonrasında -sanıyorum yalnızca ABD'de büyük sansasyon yaratan- zombi muhabbetleri, hızlı tüketime odaklı yayıncılığın belli bir damarını çoktan doyurup beslemiş ve yeni seslere, farklı anlatılara, yeni ve iyi yazarlara gösterilen ilgi biraz daha artmış gibiydi. Zombiler, global anlamda vampirler kadar büyük ilgi görmemişler; zombilerden sonra ne gelecek derseniz, cevap hazır: göründüğü kadarıyla sırada deniz kızları var. Tıpkı melek ve kurt adam temalı kitaplar gibi, deniz kızlarının da sayfalar arasında çok uzun ömürleri olacağını düşünmüyorum, göreceğiz. (Deniz kızı demişken; ticari yayıncılık bir kenara, edebiyatın kalbinden, belki de gelmiş geçmiş en vurucu deniz kızı temalı öykülerden birinden bahsetmeden geçmeyelim; deniz kızlarından bahsedip Ingeborg Bachmann'ın Undine'sini anmamak olmaz; öykü, YKY'nin Otuzuncu Yaş derlemesinde yer alıyor olmalı, şiddetle tavsiye ederim.)

Fuar, bizler için de oldukça verimli ve hareketli geçti; gelişmelere dair güzel haberlerimizi önümüzdeki günlerde paylaşacağım. Uluslararası salonlarda beklenmedik, oldukça heyecan verici keşifler yaptığımızı belirtelim, listemize ilginç ve sıra dışı yazarlar eklendiğini söyleyelim ve yeni kitaplarımıza dair haberleri ilerleyen günlerde paylaşacağımızı bildirelim. En önemli duyurumuzu da bu arada ekleyelim: Roman öldü diye çığıranlara fazla kulak asmayın, matbu kitapların cenaze törenlerinden dem vuranlara çok prim vermeyin - Yazarlar yazıyor, yayıncılar yayınlıyor, çevirmenler çeviriyor. Bangır bangır kitaplar geliyor, gelmeye devam ediyor.

(Görsel Dom Römer yakınlarında bir kasap/şarküteri dükkanına ait masa, buraya yolunuz düşerse özel yapım kasap birasının tadına bakmadan geçmeyin - "Metzger Bier" -ki kasap birası anlamında bir ifade bu- adıyla burada bulunan içeceğe, başka herhangi bir yerde rastlamadım, dolayısıyla kasap dükkanının koordinatlarını vereyim dedim, Liebfrauenberg meydanında ta ortadaki kasap dükkanıdır adresi. Ne diyelim, haliniz hoş olsun.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder