11 Ocak 2012 Çarşamba

Yazar

Sene sona ererken yabancı basını ele geçiren liste çılgınlığı, yerini futuristik haberlere bıraktı. 2012, zaten Mayalar sağ olsun, kıyametvari tınılar barındıran bir sene - gerçi ben çocukluğumda patlayan halis muhlis Türkiye kökenli bir sakallı bebek hadisesi hatırlıyorum ki Mayaların kıyamet öngörülerini solda sıfır bırakacak kapasitedeydi. (Ya da çocuk algımla öyleydi? Emin değilim.) Her neyse, içinde yaşadığımız çağ, kıyamet öngörülerinin bollaşmasını, bunlara itibar etmenin anlamsızlığı ile birlikte paket olarak içeriyor, bir nevi fala inanma, falsız da kalma hadisesi. Oysa 90'ları anımsayanlar, Nostradamus'tan ekmek yiyenlerin bolluğunu hatırlarlar; şimdi devir değişti, insanlar Facebook aplikasyonlarıyla ne gün ve nasıl öleceklerini öğrenip arkadaşlarıyla paylaşıyorlar duvarlarında, maksat sohbet olsun. Neyse, listeler sonrası yeni sene kitap odaklı yabancı basında kıyamet değil yenilik haberleri eşliğinde başladı.


Millions'da bir yazı, kitapların 'soundtrack'lerinden bahsediyor, karaktere özgü playlistlerden dem vuruyordu örneğin. (Bu arada not, grooveshark kullanıcıları için biz de böyle listeler hazırlıyoruz, bazısı burada çalanlardan, bazısı kimi kitaplara eşlik etmeleri için hazırlanmış listeler bunlar, tabii herkesin zevki kendine, bizimkiler subjektif önerilerden ibaret.) Bir başka haberde Soft Skull'dan tanıdığımız ve bugünlerde Red Lemonade isimli yenilikçi yayınevi/e-kitap/forum oluşumunun ardında yer alan şahıs Richard Nash'e rastladım - Nash, Small Demons adını verdiği bir proje için kitaplardan oluşan paylaşım bazlı bir veritabanı hazırlıklarına girişmiş - burada ne var, kitaplar, kitapların içinde bahsedilen kitaplar, kitapların içinde geçen müzikler, yemekler, yerler var. Small Demons henüz beta aşamasında ama fütüristik girişimleriyle tanınan Nash ve ekibinin yeni çağ ile gelişecek yeni okuma tecrübeleri adına böyle bir işe bulaştığı aşikar - yani nedir, okur bu sayede okuyacağı kitaba metnin içinde geçen birtakım unsurlara ilgi duyduğundan seçebilecek hale gelecektir, diyelim Venedik'te geçen bir macera romanı arıyorsunuz, o zaman buradan referans alabileceksiniz vs - aslında metinlerin en kaba anlamda etiketlenmesi söz konusu olan, ötesi değil. Geçen hafta Don DeLillo'nun bu konudaki öngörülerinden bahsetmiştik; kitapların açtıkları pencerelere her daim ilgi duyan blog yazarınız olarak, şahsen bu gibi projelere sıcak baktığımı belirtmem gerek - ki bu blogda, genelde bunlardan yola çıkarak yazılar yazıyoruz. Her neyse, Small Demons'da Téa Obreht'in Kaplanın Karısı üzerinden bir deney yürüttüm, karşıma çıkanlardan bazıları şöyle - Kitapta adı geçen şahsiyetler: Şeytan, Johnny Cash, Ölüm, Remus, Kabil (Saramago'nun aynı adlı metnini okudunuz mu? Okuyun!), Clark Gable, Bruce Springsteen, Bob Dylan, Bakire Meryem. Kitapta adı geçen yiyecek ve içecekler: Istakoz, Türk kahvesi, Ajvar, Rakı, Künefe, Sarma, Ahtapot Salatası. Bunlardan fazlası söz konusu elbette, ancak şunu belirtmek gerek - hafızanın belli ölçülerde benzer etiket sistemleri üzerinden işlediği iddia ediliyor, misal çocukken delice okuduğum Gizli Yediler serilerinden tek hatırladığım kitaplarda limonata içildiği ve çikolatalı pasta yenildiği ama ne olmuştu, ne bitmişti, işte onları kaydetmemişim, herhalde bahis konusu yiyecek, içecek etiketlerinin daha cazip olmasından kaynaklanan bir durum bu. (Hafızaydı, algıydı, bunlara önümüzdeki ay çıkacak Hafiyenin El Kitabı üzerinden sardırdım sevgili okur, ancak geçen yıl okuduğum Joshua Foer imzalı Moonwalking with Einstein'ın da fazlasıyla ilgi çekici bir metin olduğunu ve hafıza ile iştigal ettiğini ekleyeyim. Joshua Foer, bu arada Jonathan Safran Foer'in erkek kardeşi olmakta.)
Her neyse, gördüğünüz üzere, etiketten etikete atlarken bir nevi Sunay Akın kafasına bağlamamak elde değil, zihin bulandırdıysam affola.

Tercih hakkı sizde olsaydı, okumak istediğiniz romanın nerede geçmesini, içinde hangi müziklerin çalmasını, hangi tarihsel olaylara değinilmesini, kısacası nelerden bahsedilmesini isterdiniz? Bu öngörüler gelişecekse eğer, nihayetinde yazar sizsiniz aslında... Cevaplarınızı bekliyorum.

(Görsel, Basquait'e ait. Kimi zamanlarda blog yazarının zihninin tasviri için de uygun.)

1 yorum:

  1. Japonya'da geçen bir samuray romanı okumak isterdim açıkçası. Ancak klasik, destansı bir üslupla yazılmış değil de; içinde hoş felsefi temaları Bushido ile harmanlayan çağdaş ve kaliteli bir metin okumak keyifli olurdu. O kadar çok tarihi olay var ki destansılaşmış. Mesela Kırk Yedi Ronin'in öyküsünü okumak iyi olurdu. Ne bileyim. Yoshida Brothers çalardı fonda sürekli. Shamisenlerini coştururlardı. 18. yy. Japonyasında dolaşmak hoş olurdu bir anlamda.
    Neyse çok uçtum ben. Kitle İletişim Kuramları sınavıma gidip kalayım da ayaklarım yere bassın biraz. Sevgiler.

    YanıtlaSil