18 Nisan 2012 Çarşamba

Değer


Sabit Fikir'den bir haber: Snoop Dog'un tek içimlik sözleri! Snoop Dog, bir hip-hop kişisi olmanın yanı sıra ilginç bir figür; habere göre yeni yayımlanacak kitabındaki sayfalar, okunduktan sonra (veya okunmadan, canınız nasıl çekerse) sigara kağıdı olarak kullanılmak üzere yırtılacak ve tütün sarılıp içilebilecekmiş. Yani kitabın metni, sigara kağıdına basılmış; diyeceğimiz bu, bununla da kalmıyor tabii, kitabın sırtı da kibrit kutusu kenarı olarak tasarlanmış, yani tiryaki ya da piroman, hiç fark etmez, kitabın çok işlevli olduğu su götürmez bir gerçek. Snoop Dog'un ve girişimci yayınevinin başarısı, kasıtlı olduğunu sanmasam da, kitap yakma eylemine farklı bir boyut kazandırmış olmalarında yatıyor - başarı nedir, o da tartışmaya açık elbette ya, neyse.

Atlantic'te yer alan ve zamanımızda hemen hemen her şeyin 'satılık' olduğundan bahseden bir yazı vardı geçenlerde; burada ilginç örnekler veriliyor: alnınıza kalıcı dövme yaptırmak suretiyle reklam almanın bedeli: 10.000 dolar, ilaç şirketlerinin deneylerinde gönüllü deneklik yapmanın bedeli: 7.500 dolar, ABD'ye göçmenlik hakkı kazanmanın bedeli: 500.000 dolar (bunun farklı, daha dolambaçlı yolları da var; burada bahis konusu olan bu bedeli ödeyerek ABD'de iş kurma, istihdam yaratma ve dolayısıyla yerleşme hakkı...) Neyse, liste uzun, soru düşündürücü: Satılık olmayan ne var? Fazla bir şey yok değerli blog okuru, fazla bir şey yok gerçekten; ancak değerli olan ne var dersek eğer, işte o zaman konu çetrefilleşiyor, değeri tanımlamak gerekiyor. Olympia Le Tan -ki Spike Jonze ile gerçekleştirdiği bir animasyon çalışmasına burada yer vermiştik- kitaplardan çantalar üretiyor; Snoop Dog ile başladığımız sözü Olympia Le Tan'in çantalarıyla bağlayalım isterim... Le Tan, kitap kapaklarını kullanarak epey rağbet gören çantalar tasarlıyor, Radikal'de yayımlanan bir söyleşide neden kitapları seçtiği konusunda şöyle buyurmuş: "Tasarımlarımda kitap kapağı kullanmamın nedeni bir akşam çantası için uygun ve harika bir şekle sahip olması." Talihsiz bir cevap sanki; olay kitabın 'şeklinden' kaynaklanıyorsa eğer, kitaba hacet kalmaz ve dikdörtgen prizma yeterli olurdu, değil mi? Le Tan, kitap nesnesini simgeleştirerek tasarladığı çantalarda metinlerin temsil ettikleri evrenlerden faydalanıyor; Natalie Portman elinde Lolita kitap/çantasıyla, Courtney Love Canki'siyle gezebiliyor onun sayesinde, bunlar üzerinden belli mesajlar verilebiliyor. (Birebir bu kitapları da ellerine alabilirlerdi tabii ancak bir gala gecesinde elinde kitapla gezmenin ne alemi var, çanta uygundur.) Nesnenin işlevi, kendinden menkuldur sonuçta... oysa tüketim nesneleri söz konusu oldu mu, olasılıklar sınırsız gibi görünüyor. Çarkın işlevi de bu olsa gerek, döngüyü sürdürmek.

Yukarıda Deborah Butterfield'in işlerinden biri; altta Olympia Le Tan tasarımıyla kitap görünümlü el çantaları. Şu anki 'değerleri': 1.140 Euro.

Her şeye rağmen, dönen tüm çarklara ve şu içinde yaşadığımız tuhaf zamanlara rağmen, sağlıcakla kalınız.



2 yorum:

  1. İnsanın alnına reklam amaçlı kalıcı dövme yaptırması yalnızca 10 bin dolar değerinde mi! Hemingway için sevdiği kitapları ilk defa okumak yılda 1 milyon dolarlık gelire bedelmiş yahu! (Bkz. http://koltukname.com/2012/04/17/1-milyon-dolar-mi-klasikleri-ilk-defa-okumak-mi/)

    YanıtlaSil
  2. İnsan alnına reklam amaçlı kalıcı dövme yapılması, insanı bir direğe, otobüs durağına, otobanda insanın gözüne çarpan bomboş bir tepeye benzetebilir.
    Reklam değilse de benzeri bir "müşteri davet" sistemini, Aydın'dan Söke'ye giden otobanın çıkışından sonra ilerleyince, yol kenarındaki çöpşişçilerin elemanlarından gözlemleyebiliriz. Benim için görmesi acıklı bir sahnedir, nasıl bir işkoludur ki, patronlar çalışanlarına, "hadi yol kenarına git ve arabaların dikkatini çekmek için ikide bir kolunu kaldır, trafik polisinin yön işaretleri gibi sürücülerin araçlarını bizim bu güzide mekanlarına getirmeleri için teşvik et..." diyebiliyor... Bugün sözünü ettiğim sahneyi yeniden göreceğim, ne yazık ki. Serinlikte neyse de, yaz aylarının kırk derece sıcağında güneşin altında durup, aslında hiç çekici olmayan bu daveti gerçekleştirmek oldukça can sıkıcı olsa gerek. Tabii kötünün de kötüsü var, çöpşişçilerin hemen karşısında uçsuz bucaksız tarlalar uzanır, çoğunlukla pamuk tarlaları ve o tarlalarda işçiler sabahın 7'sinden öğleden sonra 4'e kadar çapa sallarlar, aynı güneşte.
    Bu arada insanı bir "sağa dön lambası" olarak kullanan zihniyetin doğuşunun sebebi, ülkemizin özellikle iş sektörlerindeki furyacılığına bağlanabilir, iki-üç kilometrelik alanda 10 tane çöpşişçi olursa ve bir tanesi araba çekmek için bir adam dikerse, diğerleri onu izler. Neden bilinmez sivri zekalı bir adam çıkıp da güzel kadınlar koymuyor oralara, Amerikalılar olsaydı herhalde bunu düşünürlerdi.

    Sanıyorum gereksiz yere yazıyorum biraz, çünkü alakasız yerlere saptım, aynı konu bana yıllar önce Zagor'da okuduğum, Çiko'nun bir macerasını anımsattı: Çiko Zagor'un yokluğunda bir restoranın reklam yüzü olur. Reklam yüzü olması demek de, önüne asılı koca bir levhada, restoranın ismi-cismini taşımaktan ibarettir. Restoran da felaket tellallığı yapan bir mekandır, yalnızca şalgam ve şalgamdan türetilen ürünleri satarlar ve reklam ilanında "dikkat edin, dünyanın sonu geliyor" benzeri şeyler yazılıdır. Çiko küçük kasaba halkının tepkisini çeker ve dayak yer...

    YanıtlaSil