5 Şubat 2013 Salı

On Kural




1. Yazmaktan zevk al. Yazarlar yazma sürecinin zor ve ıstıraplı olduğunu söylemeyi sever. Yalandır. İnsanlar hayatlarını gerçekten zevk aldıkları bir iş yaparak kazandıklarını itiraf etmekten hoşlanmaz.  

Yazmak başka bir hayat yaşamanın bir yoludur. Pek çok başka hayatlar yaşamanın. Hiçbir zaman olmadığın fakat aslında bütünüyle sen olan sayısız insan hayatı. Oturup boş sayfaya baktığında ve denediğinde -başaramasan bile- hayatının kapsamını genişletme fırsatı için şükran duy. Eğlencelidir. Harikuladedir. Şıktır. Aksini söyleyen olursa kulak asma.

2. Karakterlerini sev. Bir karakterin gerçek olması için bu dünyada onu sevebilecek ve anlayabilecek en az bir kişi olması gerekir, karakterin eylemlerinden hoşnut olup olmadıklarına bakmaksızın. Sen yarattığın karakterin hem annesi hem de babasısın. Onları sen de sevemezsen, kimse sevemez.

3. Yazarken kimseye borcun yoktur. Gerçek hayatta, yanlış işler yaparsan, kendini cezaevinde ya da akıl hastanesinde bulursun, fakat yazarken yapabileceklerinin sınırı yoktur. Öykünde yakınlık duyduğun bir karakter varsa, onu öp. Öykünde nefret ettiğin bir halı varsa ona salonun ortasında ateşe ver. Yazmak söz konusu olduğunda tuşlara basarak gezegenleri yok edebilir, koca uygarlıkları yıkabilir ve bir saat sonra, holde, alt kattaki yaşlı kadınla karşılaştığında ona yine de merhaba diyebilirsin.

4. Her zaman ortadan başla. Başlangıç kekin kalıba değen yanık kenarı gibidir. Devam etmek için gereklidir, fakat aslında yenilebilir değildir.

5. Nasıl bittiğini bilmemeye çalış. Merak güçlü bir dürtüdür. Onu yitirme. Bir öykü ya da bölüm yazarken duruma ve karakterlerinin dürtülerine hâkim ol, ama kurgudaki küçük sürprizlerin seni şaşırtmasına da izin ver.

6. Bir şeyi “her zaman öyle olduğu için” kullanma. Paragraflar, soru işaretleri, sayfayı çevirdiğin halde adları değişmeyen karakterler. Bütün bu kurallar sana hizmet etmek için var. İş görmüyorlarsa, unut gitsin. Belli bir kuralın o güne dek okuduğun bütün kitaplarda uygulanmış olması senin kitabında da uygulanacağı anlamına gelmez.

7. Kendin gibi yaz. Nabokov gibi yazmaya çalışırsan, her zaman bunu senden daha iyi yapan en az bir kişi (Nabokov’un kendisi) olacaktır. Kendin gibi yazarsan kimse bunu senden daha iyi yapamaz.

8. Yazarken odada mutlaka yalnız ol. Kafelerde yazmak kulağa romantik gelse de etrafta başka birinin olması seni kurallara bağlı kalmaya itecektir, fark etsen de, etmesen de. Etrafta kimse yokken kendi kendine konuşabilir ya da farkında bile olmadan burnunu karıştırabilirsin. Yazmak da bir tür burun karıştırma sayılır ve etrafta biri varken doğallığını yitirir.

9. Yazdıklarını beğenen insanların seni yüreklendirmesine izin ver. Ve diğerlerini dikkate alma. Yazdıkların onlara göre değilmiş, bu kadar basit. Kulak asma. Dünyada pek çok başka yazar var. Yeterince çaba sarf ederlerse beklentilerini karşılayacak birini bulacaklardır kuşkusuz.

10. Herkesi dinle fakat kimseye kulak asma (benden başka.) Yazmak dünyanın en mahrem alanıdır. Nasıl ki kimse sana kahveni nasıl sevmen gerektiğini öğretemezse, nasıl yazman gerektiğini de öğretemez. Biri sana mantıklı fakat içine sinmeyen bir öğüt verdiğinde, üstünde kafa yorarak bir saniyeni bile ziyan etme. Başkası için iyi bir öğüt olabilir belki, fakat senin için değil.

(Etgar Keret. Çeviri: Avi Pardo.)  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder