16 Temmuz 2013 Salı

Suç


(...) ne denli berbat durumda olduğumu düşünüyorum - İçkici olmamdan dolayı değil "yeryüzünde yaşam" denilen bu ortamı benimle birlikte paylaşan diğerlerinin hiç suçlu hissetmemelerinden dolayı suçlu hissediyorum - Ahlaksız yargıçlar sabahleyin tıraş olup iğrenç umursamazlıklarına doğru giderlerken gülümsemekteler, saygıdeğer generaller askerlere telefonla gidip ölmelerini ya da gebermelerini buyurmaktalar, yankesiciler hücrelerinde başlarını eğerek "Ben hayatta hiç kimseyi incitmiş değilim" "Benim hakkında söylenecek tek söz budur, evvet efendim" diyorlar... Kocasuratlı, mendebur, canavar herifler sırf gömlekleri temiz diye "Ödediğiniz vergiler benim elimde isabetli olarak harcanacaktır" "Benim ne kadar değerli olduğumu ve bana ne kadar ihtiyacınız olduğunu takdir etmelisiniz, ben olmasaydım ne yapardınız, başı boş gezer dururdunuz, öyle değil mi?" safsatalarıyla Valilik peşinde koşuyor, başkalarının yaşamlarını kendi çıkarları için sömürüyorlar... 
İnsan soyuna mensup olmaktan suçluluk duymaktayım.

(Jack Kerouac, Big Sur. Çeviri: Nevzat Erkmen. Bazı albümler vardır, baştan sona dinlemeyip tek bir şarkısına kulak verdiğinizde bir tuhaf olursunuz, sanki parçaların toplamının oluşturduğu bütün, parçalara ayrıldı mı saçmalaşmaya başlar (The Beatles'ın Abbey Road'unu baştan sona, sonra da rastgele içinden şarkılar seçerek dinleyin, umarım anlatmaya çalıştığım şey o zaman daha net anlaşılır) - Big Sur'ün de benzeşik bir niteliği var, alıntı yapmak, bu upuzun sayıklama/anektod/seyahatname metninden bir pasaj almak garip oluyor. Okurlarımızdan Böcek Yiyen Peygamber'e teşekkür ederiz bu arada, yukarıdaki pasajı onun Facebook sayfası sayesinde anımsadık yeniden. Görselde, Fred Mc Darrah'nın objektifinden Kerouac, sene 1958, kalabalığın içinde yalnız ve yılgın halde... Ve birileri bir yerlerde, sabahleyin tıraş olup iğrenç bir umursamazlığa doğru gitmekte.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder