26 Ocak 2015 Pazartesi

Bekleyiş




... oysa tek istediğim, dışarı çıkıp bir an evvel kim olduğumu dünyaya haykırmaktı.*

Bazı şeyler, doğaları itibariyle birbiriyle çelişir ve yaşam, hele de gündeş zamanlarda yaşam, çokça çelişkiden ibarettir. İster çelişkili ister tutarlı olsun, zaman çabucak geçiverir. Mana arayanın, kovasını nehrin derinlerine daldırması ve boş olarak çıkarması hiç de şaşırtıcı değildir. Dolayısıyla aramaktansa unutmak, düşünmektense icraata girişmek, sonu sıfıra varan bir denklem olan hayatı geçirmek için ideal kabul edilir. Sabah saatlerinde mesaiye giden insanların doldurduğu yollara, otobüslere, trenlere aşinaysanız eğer, oyunun kurallarını öğrenmişsinizdir. Yaşayanlar için para, yaşamı sürdürmek için esastır ya, son durağın ölüm olduğu ve ölülerin beş para etmediği de bilinir.

Dave Eggers, Kral için Hologram'da arayacak bir şeyi kalmamış bir adamın çölün orta yerinde kablosuz bağlantının sinyalini bekleyişini anlatıyor. Bir şeyleri bekleyişini... Banka hesabındaki paranın toplam bakiyesince şekillenen hayat manzarasını dönüştürmek, maddi gereklerin toplamına indirgenmiş hayatını dönüştürmek için bekleyişini. Esasında, hayat geçsin diye bekleyişini belki ya da bir mucize olsun diye bekleyişini. Herkesin bir şeyleri beklediği dünyada, Kral'ın gelip onun yaşantısını değiştirmesini bekleyişini. Onu Amerika'dan Arabistan'a getiren yolculuğun sonunda, gayretlerinin dolgun bir ücretle ödüllendirilerek icraatlarını anlamlı saymak için bekleyişini. Manaya bakmadan dönen para çarkının, mantık da gözetmediğini söylemeye gerek var mı ki?

Velhasıl hepimiz, kendi yaşantımızın çöllerinde bir şeyleri beklemekteyiz şimdi. Hiçliğin orta yerinde yalnız (...) Hava çığlıklarımızla dolu ve bir ayağımız mezarda.**

(*Satıcının Ölümü, Arthur Miller. ** Godot'yu Beklerken, Samuel Beckett.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder