12 Mart 2015 Perşembe

Kurtul!

Bahar, sancılı bir mefhum sevgili blog okuru, insanı kıvrandırmadan gelmek bilmiyor, blogdaki gitgellerin sorumlusu da bu olsa gerek, kusuruma bakmayın... Şahsen ben, en çok, zihinsel alanıma sinsi sinsi sızan gündemden şikayetçiyim bu aralar; dünyayla mesafeyi koruyarak yaşamak mümkün olsa da, her zaman kolay değil maalesef. Neyse, soyut boyutlarda sayıklamalara girişmeden evvel, bu ara resmen içimi Paris Review girişiminden, Elena Ferrante söyleşisinden bir kesite yer vermek niyetindeyim; beyaz gürültüden, dinmek bilmeyen parazitten kulaklarınız uğuldamaya başladıysa eğer, ilaç gibi gelecek, emin olun.

Medyanın takıntılı bir biçimde dayattığı, şahısların kendilerine yönelik promosyon gütmeleri hadisesine karşı çıkmayı sürdürüyorum. Bu talep, insan faaliyetlerinin her alanında ortaya konan esas eserin değerini yitirmesine yol açıyor ve evrensel bir şeye dönüşmüş durumda. Medya bir sanat eserini, o eserin ardındaki baş kahramana işaret etmeden ele alamaz hale geldi. Gelgelelim geleneğin, pek çok marifetin, kolektif bir zekanın ürünü olmayan bir edebiyat eseri olamaz. O baş kahramana odaklandığımızda bahsetiğim kolektif zekayı haksız bir biçimde hafife almış oluyoruz - dikkatinizi çekerim, bireyi kastetmiyorum burada. Birey, elbette ki, eser için elzemdir.

Şimdi uzun olduğu söylenebilecek bu yokluk sürecinde, benim için önemini asla kaybetmeyen şey, bu yokluğun bana tanıdığı yaratıcı alan oldu. Bitmiş kitabın benim tarafımdan eşlik edilmeksizin kendi yolculuğunu yapacak olduğu, somut, su götürmez biçimde ben olan kişinin hiçbir şeyinin eserin yanında yer almayacak olduğu -sanki kitap bir köpekmiş, ben de onun sahibiymişim gibi- kanısına varmamla yazma ediminin daha önce hiç aklıma gelmemiş, ancak sarih olan bir yanıyla karşılaştım. 

Kelimeleri kendimden kurtarmışım gibi hissettim. 

Ferrante, her kitabı ardından onlarca mecrada yer alıp aynı sorulara aynı yanıtları vermek zorunda kalanların dünyasında, yıllar süren suskunluğunu bozarak anlamlı bir şey söylemiş...

Kendimizi kurtarmamız gerek kendimizden.

(Ferrante'nin bugünlerde sahaflarda bulabileceğiniz, Türkçeye çevrilmiş tek kitabı Belalı Aşk için buraya. Görselde, bağlam uyarınca Reklam Sökülür, Boşluk Baki Kalır adıyla anacağımız bir kesit, yer: Asmalı Mescit civarları.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder