4 Kasım 2015 Çarşamba

Keşif



S: Gustave Flaubert, "Yazma sanatı neye inandığını keşfetme sanatıdır,"demiş. Ona katılıyor musunuz - ve eğer katılıyorsanız sizin keşfettiğiniz neydi?

C: Güzel bir alıntıymış. Don Delillo'nun dediğini anımsattı bana: "Yazı yoğun bir düşünme biçimidir... Genç yazar kelimelerle dünyaya daha net bir biçimde konumlandığını görür."

Bütün kitaplarım uç noktalardaki insanlara odaklanıyor. Bu tema ya da ikilemler -ilk kitabımda işte çıkarmalar, ikincisinde hastalık, Makul Bir Saatte Yeniden Uyansam'da spiritüel dışlanmışlık- yaşamın uç noktalarına uzanmamı sağlıyor. Kovulmak nasıl bir şeydir? Nereden geldiği ya da ne anlama geldiği bilinmeyen bir arazla yüz yüze olmak nasıl bir şeydir? Diğer insanlardan tamamen kopuk hissetmek nasıl bir şeydir? Bu durumlarla yüz yüze kalındığında hayatın nasıl olabileceğini keşfediyorum böylelikle, ki eninde sonunda hepimizin başına gelecek. Kendi adıma, şaşkınlığa uğramamayı tercih ederim.

Ama sözü dağıtmayalım. Oturmuş yazarken keşfettiğim esas şey nasıl yazılacağıdır. Nasıl yaşanacağı, nasıl davranılacağı ya da düşünüleceği değil, önümdeki metnin nasıl bağdaşacağıdır. Eğer bu, kişisel inançlarımı bir süreliğine bir kanara atmamı gerektiriyorsa - tamam, öyle olsun. Kurmacanın güzel yanı da bu.

(Joshua Ferris, Short List söyleşisi.)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder