5 Mayıs 2016 Perşembe

Parça



"Kağıt parçacıklarına gelişigüzel notlar alıp dururum. Her zaman bir kalem, bir de defter taşırım yanımda. Bugün trende giderken aklıma yazdığım bir öykü için bir fikir geldi mesela ve karalayıverdim - ufacık bir kağıt parçasına. Sonra bu parçaları birbirine tutturuyorum. Onlara, diyelim üç hafta sonra yeniden bakıp elimde ne varmış ne yokmuş görüyorum. Yazdığım hiçbir romanın özetini ya da taslağını çıkarmadım ben (önceden) biliyor musunuz? Hiçbir zaman."

(Amerika'nın yaşayan en büyük romancısı addedilen Don DeLillo, okurunu -net olmak gerekirse iflah olmaz bir özet -taslak, iskelet, ne demek isterseniz artık- savunucusu olan beni- şoka uğratan açıklamalar yaparken... Basında görünmeyi pek sevmeyen yazar, bu beyanatı 2010 yılında, Guardian ile yaptığı bir söyleşide vermiş. Yazar, söyleşide 'tüketiciye yönelik kurmaca' çağında yaşadığımızdan ama kendisi için yazının yoğun bir düşünce biçimi olduğundan ve bu süreci gerçekleştirebilmek uğruna mahremiyete ihtiyaç duyduğundan bahsediyor. DeLillo'nun -pek sevdiğim- müthiş romanı Beyaz Gürültü, önümüzdeki aylarda size sunacağımız şahane kitaplardan biri, şimdilik bunu duyurmakla yetinelim. Görselde, bir başka romancının, Douglas Coupland'ın bir eserinden kesit: Deep Face, 2015. (Astigmatımı mazur görün; dünyam her daim kenarlarından az kırpık, biraz yamuk, haliyle fotoğraflarım da öyle.))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder